Güllüçimen’in yeşil doğasından kopup beton yapıların arasına karışmam henüz çocuk yaşlarımda gerçekleşti. Haşarı bir köy çocukluğu hayatından, belli bir düzene göre işleyen şehir yaşantısı, “apartman kültürü“, başlarda biraz zor gelmişti.
Köydeki yaramazlıklarıma şehir yaşantısında da devam etmem biraz problem yaratmıştı açıkçası.
Taşındığımız 5. kattaki evimizin balkonundan arabaların üzerine, ağzına kadar su doldurulmuş ve ağzı sıkıca bağlanmış poşet fırlatılmasının yanlış bir hareket olduğunu çok sonradan öğrendim. Ya da saatlerce apartmanın asansörünü kurcalayıp, çalışma prensibini öğrenmeye çalışır gibi, bir yukarı bir aşağı hareket ettirmenin ne kadar gereksiz olduğunu…
Güllüçimen’de asansör mü vardı, Nereden bilelim?!
“Asansör ne işe yarıyor acaba?”
Merdivenler bile garip gelmişti, bırakın asansörü! Henüz beyin, dikine yapılaşmanın ne olduğunu idrak edemediğinden, bu merdivenler nereye çıkıyor acaba diye sorar dururdum kendime.!?! (Şaka tabii o kadar da değil)
Çocuktum tabii, yaşım 10 falan. Mahalledeki ve okuldaki çocukların, aksanlı konuşmamla alay etmeleri, “doğulu” diye oyunlarına ve ortamlarına dahil etmemeleri, biraz utangaç bir kimliğe bürünmeme yol açmıştı. Bu arada taşındığımız yer öyle İstanbul, İzmir falan değil.
“Doğulu” diye alay konusu olduğum yer, Erzurum 🙂
Alay edenler de, karayağız Erzurum çocukları 🙂
Onlar Parisli pardon Pasinli, ben Hınıslı yani doğulu.
Tabi yıllar içinde konuşmam güzelleşti, medenileşti.
Örneğin; Ne yapıyorsun nasılsın? anlamına gelen;
Hınıslıca “Nedirsen” den, Erzurumluca “Neydirsen‘e dönüştü..
Baya düzeldi ve güzelleşti işte anlayacağınız. Fazladan bir harfle nasıl medeni, şehirli olunur biraz zor kavrayabildim.
Bilirsiniz bizde soru eki kullanma alışkanlığı pek yoktur (sokak ağzında).
Örneğin; Havalar ısındı! cümlesini, vurgu değişikliğiyle hem bir gelişmeymiş gibi bilgilendirme cümlesi, hem de soru cümlesi olarak kullanabiliyoruz.
Normal hali;
– Havalar ısındı.
+ Evet, haklısın.
Hınıslıcası (Soru hali);
-Havalar ısındı?
+He babaam, ısındı.
Bu da Erzurumlucası;
– Havalar ısındimi gardaş?
+ Bennem görmir misen?
Tabi, bu kalıplara ve gramere alışmam ve kısa sürede öğrenmem, toplum nazarında değerimi arttırdı ve doğulu kimliğinden kurtularak, “metropolitan” kimliğine ulaşmamı sağladı. Artık “uşağğlar” arasında itibarım artmış ve oyunlarına dahil olacak düzeye gelmiştim…
Tabii bunlar işin şakası, biraz nüktedan bir üslupla anlatmak istedim Hınıs’tan ayrılmamı ve Erzurum’daki ilk yıllarımı.
Yalnız şunu öğrendim; çocukluk yıllarındaki arkadaşlıkların gerçekten çok sağlam temelleri oluyormuş. En iyi dostlukların temeli o dönemlerde atılmış meğer.
Ondan sonrası malum.. Ortaokul, Lise derken, Ankara’da üniversite yaşantım, şimdi İstanbul… Erzurum gelişimim için birinci level (seviye) ise, Ankara da ikinci level. Onu da bir sonraki yazımda anlatayım.
Yoğun ve seyahatlerle geçen bir iş temposunda, ara sıra uğrar oldum memlekete… Fakat son 3 yıl, işlerim dolayısıyla bil fiil Hınıs – Karaçoban arasında mekik dokudum, bölgedeydim yani. Hasret giderdim sevdiğimle bol bol… Havasına suyuna, insanına doyamadan ayrıldım tekrar, işlerimin bitmesi nedeniyle.
Hınıs’tan ilk ayrıldığım buruk dönemi anlatmak istedim aslında, fakat ortaya, muhtemelen okuyanı gülümsetecek bir yazı çıktı. Korona günlerinde yanmış bir beyinden bu beklenir anca değil mi?
Sitemiz hinisim.com un kaldığı yerden (2005), yayın hayatına tekrar başladığı şu günlerde, sitemizi yayına alabilmek için ekibimizin geceli gündüzlü gayret ve koşturmalarımız arasında ne yazsam diye düşünürken, yukarıda okuduklarınız birden dökülüverdi.
Zülf-i yare dokunduysak affola.
Kalın sağlıcakla…
ERZURUM
10 gün önceERZURUM
10 gün önceERZURUM
10 gün önceERZURUM
10 gün önceERZURUM
10 gün önceERZURUM
10 gün önceERZURUM
10 gün önceVeri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.