DOLAR 34,7298 0.11%
EURO 36,3827 -1.01%
ALTIN 2.951,98-0,32
BITCOIN 33705100.14939%
Erzurum
-10°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

Bahadır Eren

Bahadır Eren

17 Ağustos 2024 Cumartesi

Toplumsal Arınma

Toplumsal Arınma
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ülkedeki saçmalıkların, bilinçli sürdürülen toplumsal çöküş propagandasının bu denli hızlı olması ve sapıklıkların über boyuta ulaşması artık toplumsal bir tepki vermemiz gerektiğinin zamanı geldiğinin göstergesidir.

Suç oranlarının, hergün kendi rekorunu egale ettiği bu lanet dönemde, bu kadar sapkınlıkların ortaya çıkması sizce tesadüf mü?

Bu olayların, bir düşman eli tarafından organize edildiği, toplumun her değerinin bilinçli olarak yıpratılıp yok edilmesi hedeflendiği, toplumda türlü türlü infialler oluşturarak, özellikle aile mefhumunu yok etme çabası sizce de planlı değil mi?

Asil ve savaşçı bir milletten; sosyolojik dengesi bozulmuş, gelenek-görenekleri yok edilerek sıradanlaştırılmış ve kutsal değerleri unutturulmuş bir nesil yaratma amacıyla yapılmıyor mu sizce tüm bu stratejik uygulamalar?

Ülkemizde eşcinsel vakalarındaki ciddi artışın bilmiyorum farkında mısınız?

Homofobik değilim fakat bu orandaki artışın gözlemini sürekli yapan, araştıran biriyim. İstediğimiz kadar medeni ve çağdaş olalım, eşcinsel bireylerin tvlerde boy boy gösterilmesi, normalleştirilmesi, eşcinsel sosyal medya fenomenlerinin sürekli gözümüze gözümüze sokulması bu propagandanın bir parçasıdır.

Düşünce tarzı özgürlükten yana olan ve her bireyin kendi hür iradesiyle, anayasal hakları çerçevesinde yaşamasının kutsallığını savunan biri olarak, bu anormal saçmalık ve sapkınlıkların artma sebebine odaklanmaya çalışıyorum.

Her toplumun kendine has özellikleri vardır. Bu karakteristik özellikler, o toplumun yapısal varoluş karakteri ve var olmayı sürdürme sebebidir. Kadim toplumumuz, maskülen bir toplum olarak, yüz yıllarca toprak üstünlüğünü ve bütünlüğünü sağlayarak dünyaya hükmetmiştir.

Batının, bizi sürekli, “barbar” olarak adletmesi, toplumumuzun eril gücünün yani savaşçı ruhunun yüksek olmasını kıskanması veya istememesi durumudur.

Dünyaya bugüne kadar bu karakteristik özellik sayesinde yüzyıllar boyunca hükmetmemizden yola çıkarak, en belirgin bu karakteristik özelliğimizi kırmak için elerinden geleni muhteşem bir planla sürdürüyorlar.

Tükettiğimiz herşeyin içinde gizlenmiş bir asimilasyon, soysuzlaştırma, kısaca “Sosyolojik İşgal” propagandası uygulandığını artık görmemiz gerekmektedir.

Tarımsal faaliyetlerimiz durdurularak, organik üretimlerimiz engellenerek, GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar) ‘lu gıdaların sofralarımıza dayatılması,

gerek vücut sağlığımız,

gerek beyin sağlığımız

ile toplumumuzun sahip olduğu bu “kutsal direnç” özelliğini kırmaya çalıştıklarını görmemiz, anlamamız ve aklımızı başımıza almamız gerekiyor.!

Adalet sisteminin, tüm bu anlattığım propaganda sistemine uygun hale getirilmesi adına ; devlet üst yöneticilerimizin bilinçli veya bilinçsiz buna alet edilmesi, bu kadar büyük bir tehlikenin farkına varılmaksızın, hiçbir şey yapılmaması; tablonun ne kadar vahim olduğunu gösteriyor.

Ülkenin acilen olağanüstü şartlarda, tüm dış dünyaya bir süreliğine kapanarak yeniden revize edilmesi, bu toplumsal çöküşün durdurulması ve tamir edilmesi gerekmektedir.

Aile yapımızın güçlü bağlarını kırmak adına empoze edilen bu sistemi anlamamız ve karşı bir duruş sergilememiz gerekiyor.

Aile yapısına zarar veren, aldatma ve ihanetlerin normalleştirildiği bir yayın politikasıyla toplumumuza sürekli empoze edilen özellikle tv programları ve Türk yapımı diziler ile;

Yasak ilişkiler, ensest ilişkiler, eşcinsel ilişkiler, pedofili gibi sapkınlıkların türetilmeye ve arttırılmaya çalışılması gerçeğini farketmemiz gerekiyor.

Sübliminal mesajlarla dolu çizgi filmler, internet videoları, bağlı olduğu kurum(lar) tarafından onaylanan bazı okul kitaplarındaki sapıklığı normalleştirme gayretleri aynı karanlık elin eseri.

Akıllı diye tabir edilen, aslında önce çocuklarımızın beynini sonra toplumumuzun temelini dinamitleyen elektronik cihazlarla, teknolojinin ve hızlı bilgi edinmenin nimetlerinden faydalanmak yerine; interaktif bir networke bağlı bu aygıtlarla sürekli psikolojik harp teknikleriine maruz bırakıldığımızı artık farketmemiz gerekiyor!

İnternet yoluyla anında ulaşılan görsel ve işitsel gizli tekniklerle bezenmiş, bilinçaltına talimatlar göndererek bir nevi hipnoz ve uyuşturma telkinleriyle beyinlerimizin özellikle çocuklarımızın beyinlerinin bu sapkınlıkları normalleştirme propagandalarını farketmemiz gerekiyor!

Çocuklarımızı ve kendimizi bu tehlikelerden korumamız ve karşı koymamız için bu gerçekleri artık görmemiz gerekiyor.

Dikkat ederseniz, sokaklara dökülmemiz gereken olaylara şahit olduğumuzda, kısa bir şokun ardından artık tepki vermiyor, aynı olayın tekrar tekrar gerçekleşmesini ise hiç tepki vermeyecek duruma gelene kadar yaşatılmak istendiğini farketmemiz gerekiyor.

Tüm bu propagandaları, farkındalık seviyemizi arttırarak anlamalı ve çözüm üretecek duruma gelmeliyiz.

Haber bültenlerindeki kan donduran olayların hemen hemen tüm bülteni kaplaması, en ince detayına kadar tüm ayrıntıların anlatılması bana sorarsanız bir alıştırma ve normalleştirme propagandasıdır.

Eskiden bir şehit haberi gedliğinde sokaklara dökülen halkımız, şimdi yüz şehit verilse dahi tepki vermeyecek duruma getirildi.

Devlet kurumlarının ve her zaman var olduğuna inanmak istediğim “üst akıl” devlet anlayışının, bu işgal propagandalarına ve ülkemizin kalkınmaması için yapılan bu karanlık politikalara karşı savaş açması gerekmektedir.

Kadim ve asil toplumumuzu fabrika ayarlarına geri getirmeye yönelik planlar oluşturarak, ehliyet sahibi ve vatanseverliğinden şüphe duyulmayan yöneticilerle;

“Toplumsal Arınma Faaliyetleri” ne geçilmesi gerekmektedir.

Toplumumuzu tembelleştirerek, uyutarak, rahata alıştırarak elimizden alınmak istenen kutsiyetlerimize,

birlik içerisinde ve var gücümüzle sahip çıkmalıyız…

***

Önce sahip olduğumuz değerleri kavramalı, ahlak ve vicdan doğrultusunda var gücümüzle çalışmalıyız. Ancak üreterek, güçlenerek bu propagandaları yok edebiliriz.

“Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar; önce haysiyetlerini sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar.”

(Mustafa Kemal Atatürk)

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.